Once Upon a Time...in Hollywood (2019)

12:57


Yıl 1969.

Televizyon yıldızı Rick Dalton (Leonardo DiCaprio) ve uzun süredir tüm tehlikeli sahnelerde Rick’in dublörlüğünü yapan Cliff Booth (Brad Pitt), artık işlerin pek de eskisi gibi yürümediği film endüstrisine uyum sağlamaya ve kariyerlerini iyi kötü sürdürmeye çalışmaktadırlar.

50li yılların genç ve parlak yüzlü TV şovmeni Rick, artık orta kalite western filmlerinin kötü adam rollerinde boy göstermeye başlamıştır. Takma bıyık ve makyaj yardımıyla “kendi gibi görünmediği sürece” ve bol miktarda kullandığı alkol nedeniyle rolünü unutmazsa aslında çok iyi bir oyuncudur…Sadece, artık tepeye tırmanmanın bittiğini, yavaş yavaş inişe geçtiğini kabullenmekte birazcık zorlanmaktadır.

Tehlikeli sahnelerin adamı, (eski asker) Cliff’in ise, atletik vücudu, “take it easy man!” modu, elinden her iş gelir yapısı, sakin ve alaycı gülümsemesi ile sadık bir dosttur. Fakat adı eskiden kendi karısını öldürdüğü yönündeki dedikodularla anılmaktadır.

Rick oldukça pahalı ve şık villasının havuzunda kendi kendine replik ezberleye dursun, Cliff karavandan bozma evinde biricik köpeği ile mütevazi bir mutluluk yakalamıştır.

Bu arada çok önemli bir detay olarak, Rick Dalton’a komşu saray yavrusu eve, bir süre önce, ünlü aktör ve film yönetmeni Roman Polanski ile genç ve güzel eşinin taşınmış olduğunu da öğreniriz…



-*-
Tarantino filmde iki noktayı hedefine koymuş. 
Bunlardan ilki, yaşadığı şehirde, çocukluk ve gençliğine dair, hatıralarını süsleyen atmosferi yeniden canlandırmak. 

Bir röportajında (hatırladığım kadarıyla) şöyle diyor; “arabada giderken radyodan yüksek sesle müzik dinlerdik. Şarkıdan şarkıya atlamazdık. Sevdiğimiz, kanalda kalırdık. Reklam arasında bile sesi kısmazdık. Birbirimizle bağırarak konuşarak radyonun sesini bastırmaya çalışırdık”

Tarantino’nun dokunmak istediği ikinci konu ise çok hassas. 
Polanski’nin eşi Sharon Tate, 8.5 aylık hamile iken Charles Manson denilen bir şahıs ve muridleri tarafından kendi evinde vahşice katledilmiş. 
Tarantino bu cinayete olan tepkisini filmine dahil etmiş.




-*-
Yukarıdaki 2 hedef ile ilgili şahsi tecrübem şöyle oldu:

Amerika’ya dair kültürel referanslarım yeterli olmadığı için dekor, kıyafetler, müzikler, TV program isimleri, araba markaları, hatta belki belirli bir ingilizce aksanı ve kelime haznesi gibi, -muhtemelen çok iyi çalışılmış- detaylarla ilgili göndermelerin çoğunu kaçırdığımı tahmin ediyorum. Dolayısıyla bu yönüyle film bana pek dokunamadı.

Ama doğal olarak Amerikalılara hitap etmiş görünüyor. 
Film  Amerika’da şimdiden hatırı sayılır bir ticari başarı yakalamış. 
Hatta Avrupa ülkelerinde bile belli bir Tarantino hayran kitlesinin sinemaya gittiğini söyleyebilirim.

Ana akımın dışında filmler gösteren sinemada haftalardır ilk defa, tamı tamına 40 kişiyi bir arada bu filmde gördüm (rakam kulağa az geliyorsa, son 6 haftadır izlediğim 8 filmde, salonda film başına en fazla 5-6 kişi sayabildiğimi belirtmek isterim!)

Sharon Tate cinayetini filmden önce bilmiyordum.  
Bu nedenle, filmin en sonunda artan gerilim ve spoiler vermemek adına burada açıklamaktan kaçındığım sahnedeki absürd durum beni fazlasıyla rahatsız etti.
Çok aşırı buldum.
Hatta bu sahne sırasında salonda gülüşmeler oldu, kulaklarıma inanamadım!
(Şu anda konuyu biliyorum ama sahneyi yine de orantısız buluyorum. Gülenleri hala yadırgıyorum)


Tüyleri diken diken eden Polanski cinayetini ve yönetmenin kalbinde açtığı yarayı kesinlikle küçümsemiyorum.
Ama bence bu korkunç olaydan yola çıkarak hikayesi olan bir filme, evrensel bir mesaja sıçranamamış.
Finale doğru yaklaşırken seyirciye yaşatılan deneyim Tarantino filmlerinde aşırılıklara alışık olduğumuz halde, çok eklenti kalmış.
-*-

Peki bu iki unsur, yani nostaljik canlandırma ve korkunç cinayete yapılan gönderme dışında filmde ne vardı? 
Üzgünüm ama bence hikaye zenginliği yoktu.
Her şey çok kopuk kopuktu.
İşi gücü bırakıp sinemaya koşmaya değmez diyorum.
Bir ara evde de izlenebilir.


Filmin bütçesi 95 milyon dolar! (fikir vermesi açısından belirteyim, Pulp Fiction’ın bütçesi 8 milyon dolar)

Bu bütçe ile dünya üzerindeki 200e yakın ülkeden pek çok sinema cevherine fırsat verilebilirdi  ve amaç katilleri deşifre etmek ise, dünyanın dört bir köşesinden "haksız yere genç öldüren eller" hakkında, hikayeleri olan filmler üretilebilirdi.

-*-
Tarantino senaryo üzerine 5 yıl çalışmış diyorlar. 
Almadovar’ın “Pain and Glory” filminde yaptığı gibi, Tarantino da ismiyle özdeşleştirelecek bir iş çıkarmak istemiş.
Fakat kendisine aşırı pahalı bir oyun bahçesi yaratıp içine de çok yetenekli oyuncuları  doldurmaktan öteye gidememiş. 
Her bir oyuncunun performansı kendi başına muazzam 
ama sorun şu ki ortada belli bir oyun yok…




Sonraki Yayın
« Prev Post
Önceki Yayın
Next Post »
Disqus
Yorumunuzu Ekleyin

Hiç yorum yok

İletişim Formu